12 Nisan 2013 Cuma

1. Ara Bölüm


 

 

               Kilisede ayin başlamak üzereydi. Kararsızlıkla sıralardan birine oturdum Ellerimi kavuşturmalı mıyım? Çevreme şöyle bir bakındım ama emin olamadım. İnsanlar, ölüye son saygılarını sunmak için bir araya toplanmışlardı. Ağlayanlar, dövünenler, birbirlerine sarılanlar bir tarafta; kımıldamadan, dümdüz bir suratla, sessizce isyan edenler diğer taraftaydı. Tören henüz başlamamıştı. Rahip, insanların arasında dolaşıyor, yer yer duraksayarak onları Kutsal Kitaplarından sözlerle sakinleştirmeye çalışıyordu. Yanıma gelmesin diye iyice büzülüp kaybolmaya çalıştım. O sözler beni sakinleştirmez; aksine iyice huzursuz edip, yakalanmama sebep olurdu. Burada bulunmamalıydım.
 
                 Çok yakınımda birinin varlığını hissettim.  Elim eskiden kalma bir alışkanlıkla ceket cebime gitti.

                 “Onu burada ateşlersen büyük paniğe sebep olursun.”
 
                Ses tanıdıktı. Rahatlayarak doğruldum ve elimi silahımın üzerinden çektim. Yanımda çok da uzun olmayan beyaz tenli bir adam duruyordu. Ellerini rahatça takım elbisesinin ceplerine sokmuş, huzur dolu bir ifadeyle beni izliyordu. İfadesine kanmadım. Onun ruh hali çok hızlı değişirdi.
 
                “Burada ne arıyorsun, Koç?”

                Koç, ona çok eskilerden kalma bir lakap. Elbette gerçek bir adı vardı Ama gerçek adını unutturacak kadar uzun bir zamandır ona ‘Koç’ diye hitap ediyorduk.

                “Aynı soruyu bende sana sorabilirim. Burası bize yasak değil mi?”

                Ellerim yumruk oldu. “Bu insan benim dostum. Ona veda etmek benim de hakkım.”

                “İnanmadığın bir şeyin izinden giderek mi?”

                Bundan çok önce bu topraklarda kimse böyle konuşamazdı. Tabii, bundan önceki bin
yılda..

                “Hepimiz aynı Tanrı’ya inanıyoruz.”

                İfadesi sertleşti. “Hayır. Herkesin Tanrı’sı kendine...” Birden tekrar o sakin yüzünü takınıp,
“İstersen öldürülmeden önce buradan çıkalım.” diye ekledi.

                İstesem de istemesem de ona hak vermek zorundaydım. Ayağa kalkıp çıkışa doğru onu takip ettim. “Ne istiyorsun, Koç?”

                “Birini bulmanı. Yerini tahmin ediyorum ama onu bulamıyorum. Benim çetemin işi başından aşkın. Ona ayıracak yedek elemanım yok.”

                Başımla onayladım. Beni oyalayacak bir şeyler lazımda zaten.

                Kapıdan çıkarken dostumun tabutuna son defa baktım. Benim bakışlarımı gören Koç, “Herkesin Cenneti de Cehennemi de kendine…” diye mırıldandı.

                Yanılıyordu. Ben dedelerimden ve ninelerimden duymuştum; biliyordum. Neye inanırsak inanalım bu dünyada herkesin Cenneti de Cehennemi de ortaktı. İkisini de insanlar yaratıyordu.






                                                       



Balkopat - Tanıtım Videosu





1 yorum: