Neredeyse aynı anda durmak zorunda kaldım. Neredeyim ben?
Tam karşımda bir şömine vardı. Catirdayan sahte alevler -belli ki elektrikli somineydi- odaya sakinlestirici bir hava veriyordu. Eski moda plazma tv kapaliydi. Merakla geldigim yere, arkama baktim. -Bir saniye! Ne ariyordum ben?
2020li yillardan kalma antikalarla dolu bir odadaydim. Asma tavandaki gizli isiklar odayi az cok aydinlatiyordu. Birkac aslan ayakli koltuk sominenin onunde duruyordu. Bir duvar boydan boya kitaplikla kapliydi. Diger duvarlarda buyuk tablolar vardi. Oda suslerle doluydu. Hatta aşırı doluydu. Kitapligin onunde mese agacindan yapilma cok şık bir calisma masasi vardi. Pencereleri tuller ve agir kadife perdeler gizliyordu.
Odada yanlis olan birsey vardi ama ne oldugunu hemen cikaramadim.
Biraz daha dikkatli bakinca odanin alelacele terkedilmis oldugunu farkettim. Calisma masasindaki eski moda tuslu dizustu bilgisayar hala acikti; viziltili sesler cikariyordu. Sehpanin uzerinde yarisi icilmis cay bardaklari duruyordu. Biri benimdi. Benim miydi? Evet evet biri benimdi, biri ev sahibinin ve digeri... Kahretsin, neden kafam bu kadar karisikti ki? Sehpaya yaklasip bardaklara baktim. Sanki bir dev yaklasiyormus gibi iclerindeki cay dalgalaniyordu. Ayni anda disaridan bir gurultu geldi. Hemen arkasindan ic parcalayan ciglik sesleri yukseldi.
Kapiyi acip hizla disari ciktim. Koridorda biri vardi. Gerildim. Zayif, erkeksi siluet yaklasirken elindeki buyuk, agir birseyi salliyordu. Birkac adim daha atinca onu tanidigimi hatirladim.
"Bak ne buldum!" Elindeki agir silahi kaldirinca cok eskilerden kalma uzeri sivri dikenlerle dolu topuzu gordum.
"Topuz! Harika degil mi?"
Gozlerimi devirdim. Sayko!
"Sesi duydun mu?" diye sordum.
"Duyulmayacak gibi degildi. Gidip bakalim mi?" Onume dusup beni kemerli kapidan gecirdi. Genis merdiven sahanligina ciktik. Dort katli evin en ust katindaydik. Gozum hemen pencereye takildi. Merdivenlerin diger tarafinda binanin o cephesini boydan boya kaplayan devasa bir cam vardi. Dolunayin isiginda ucsuz buvaksiz yesillik gorunuyordu. Muhtesem bir manzaraydi. Ama benim bulundugum yerde bu kadar yesillik yoktu. Tekrardan nerede oldugumu merak ettim. Neden duzenli dusunemiyorum ki?
Merdiven korkuluklarina yaslanan Sayko, "Hicbir sey goremiyorum," dedi. Benim kafam bu kadar karisikken o neden bu kadar sakindi? Elim kolyeme gitti. Sakin olmam, duzenli dusunmem gerekiyordu. Akik tasinin rahatlaticiligina sigindim. Sayko'nun gozlerini devirmesini gormezden geldim.
Karadeniz de, Giresun yakinlarinda bir yerdeydim. Buraya nasil geldim? Ne zaman? Cevabini bilmedigim sorulari atladim ve su anki duruma odaklandim. Asagida birsey vardi; tehlikeli birsey. Tehlikeli seylere karsi her zaman hazirlikliydim. Belimde Glock marka tabancam ve cebimde iki yedek şarjör vardi. Bir tokayla duz durmayan saclarimi topuz yaptim. Silahimi belimden cikarip namluya mermi surdum. Sirtimi duvara vererek ve silahimi hazirda tutarak asagi inmeye basladim. Sayko da beni takip etti.
Asagiya inerken tiz viyaklama seslerine kulak kabarttim. Derinlerden bir yerden carpma, yikilma ve kavga sesleri geliyor; bu seslere yuksek perdeden ciglik sesleri eslik ediyordu. İnsan cigligi gibi degildi. Bu sesleri bir yerden taniyor ama cikaramiyordum. Meraklandikca hizlandim.Kalbim heyecandan bogazimda atiyordu. Antreye varinca duraksadim. Ay isigi buraya daha az vurdugu icin daha karanlikti.
Sayko topuzu yere yasladi ve kollarini siyirdi. Cevremi kolaçan ederek salon oldugunu dusundugum buyuk kemerli kapiya yaklastim. Cigliklar ve tiz viyaklama sesleri durmustu. Sayko "Merhaba," diyerek beni yerimden sıçrattı. Ona kizmak icin dondugumde benimle konusmadigini anladim. Yari aralik bir kapinin onunde 6-7 yaslarinda bir oglan cocugu duruyordu. Karanlikta kaldigi icin daha once gorememistik.
Birden hersey yerli yerine oturdu. İc giciklayan tiz viyaklama sesleri; korkutan ve adrenalimizi yukselten cigliklar... Kucuk cocugu gorunce neyle karsi karsiya oldugumuzu anlamistim. Sayko'ya yaklasirken silahimi dogrulttum ve onu alnindan vurdum. Sayko saskinlikla bir adim geriledi.
Ay isigi yuzune vurunca oda gormus olmaliydi. Pembemsi teni ve kamyon carpmis gibi suratiyla insan olmadigi belliydi. Ayrica insani ilk anda sok eden yarasaya benzeyen kucuk kanatlari vardi.
"Onlari odaya kapatalim!" dedim.
"Onlar mi? Ben sadece bir tane gordum!"
Aciklamaya firsatim olmadi. Odadan birkac tane birden cikti. Ben tekrardan ates etmeye baslayinca Sayko kendine geldi. Topuzu kaldirip uzerine gelen ilk yaratiga ustalikla savurdu. O anda Sayko'nun daha once de topuz kullandigini anladim. Ben tabancayla onlari teker teker öldürürken Sayko, tek vurusta on tanesine birden karsi koyuyordu. Tiz viyaklama sesleri kulaklarimizi deliyordu. Birbirimizi duyma sansimiz yoktu. Neyse ki Sayko onlari odaya geri sürüyordu. Kursunlarim bitince bos şarjörü yere firlatip yenisini taktim. O anda Sayko'nun saldirisindan kurtulan biri uzerime geldi. Onu gogsunden vurdum.
Cok kolay ölüyorlardı ama asil sorun cok fazla olmalariydi. Ölenin yerini hemen bir baskasi aliyordu. Bir an once onlari odaya kapatmazsak tepemize cikmalari an meselesiydi. Sayko topuzunu kullanirken cok egleniyormus gibi gorunuyordu. Oysa ben korkuyordum. Korkumun kokusunu aldiklari icin onu gecip bana yaklasmaya calisiyorlardi. İkinci şarjörümde bitti. Sayko son bir darbeyle geri kalanlari da odanin icine gonderince silahimi yere atip kapiyi kapatmaya kostum. Sayko da topuzunu yere birakip yardima geldi. Kapiyi acmak icin zorluyorlardi. Tam kapi kapanirken araliktan bir tanesi disari cikmayi basardi.
Ben kapiyi kilitlemeye calisirken Sayko kendini yere, silahima dogru atti. Yaratik kucuk kanatlariyla yerden birkac santim yukseldi. Sayko tetige basti. Tık. Silahim bostu. Ben kapiyi birakana kadar yaratik, basimi yakalayip kulagima iyice yaklasti. Ve ic parcalayici cigliklarindan birini atti.
Dunyam durdu. Nerede oldugumu, ne yapmakta oldugumu unuttum. Ciglik kafamin icinde yankilaniyordu. Aci doluydu. Korkum katlanarak artti. Adrenalinin damarlarimda çağladığını hissedebiliyordum. Yaratigi uzerimden atmak aklima bile gelmedi. Her sakinlesmek istedigimde yaptigim gibi akik tasindan kolyemi tuttum. O bile bir ise yaramadi.
Ciglik yarida kesildi. Yaratikla beraber yere dustum.
"Akik!"
Sayko'nun bana seslendigini anlamam icin bir dakika gecmesi gerekti. Yaratigi vurmus olmaliydi. Kolyemi o kadar sıkı kavramistim ki, tas elimi kesiyordu.
"Akik! AKİK! İyi misin?" Sayko beni basimin altindan tutup hafifce kaldirdi. İletisim kurmam gerektigini hatirlayarak, "Evet" diye fisildadim. Basim adrenalin fazlaligindan donuyordu ama korkum azalmisti. Dogrulup oturdum. Sayko yeniden doldurdugu silahimi bana geri verdi.
"Neydi onlar?" diye sordu.
"Ahser," dedim.
Alayla "Ah, simdi anladim. Nasil oldu da tanimadim. Tabii ya, Akser.. Şey, Al-ser.. Aman pardon iste Aysel!" dedi.
"Ahser," diye tekrarladim. Diger avcilarin benden az sey bilmelerine alisamamistim. Ekledim: "Kucuk cinler. Suru halinde yasarlar. Korku ile beslenirler."
"Kanatlari var" dedi. Baska birsey onu ilgilendirmiyordu. Hala saskinligini uzerinden atamamisti.
Sabirla, "Evet," dedim.
"Ucabiliyorlar."
"Uzun sure degil. Sadece insanlari etkisiz hale getirebilecekleri kadar."
Arkamdaki kilitli kapidan vurma sesleri yukseldi. İrkilip kapidan uzaklastim.
"Cok kolay ölüyorlar" dedi Sayko.
"Cok kalabaliklar."
"Kapiyi acip onlari vursak?"
"Yeterli kursunum yok"
"Onemli degil. Zaten bende topuzu biraz daha kullanmak icin bahane yaratiyordum"
Kapi ardimizda birkez daha sarsildi. Korktum. Ya disari cikarlarsa! Ama Sayko sırıtıyordu. Ona gozlerimi kisarak baktim. "Egleniyorsun galiba?"
Sırıtışı büyüdü. "Hemde oyle boyle degil. Bu en eglenceli avim."
"300e yakin cin bizi korkudan öldürmeye calisiyor!"
"Korkudan öldürmek mi? Olsa olsa gulmekten öldürürler. Kamyon carpmis gibi suratlari var."
"Cigliklari.." diye basladim ama Sayko lafimi boldu; "Ve kucuk kanatlari.." Gulmeye basladi.
"Zaten korkutan sey tipleri degil, cigliklari. Cinler o cigliklarla besleniyor."
Sanki beni duymuslar gibi birkac cin birden tiz sesler cikarmaya basladi. Kapiyi daha sert sarstilar. Kolyeme yapisip iceride kilitli olduklarini kendime hatirlattim.
Sayko, "İyi, tamam!" diye soylenerek ayaga kalkti. Eglencesini bozmustum. Elimden tutup beni ayaga kaldirirken, "Cin cin deyip duruyorsun da ben ayaklarina baktim. Hicte ters durmuyordu." dedi. Gozlerimi devirdim.
Silahimi yeniden elime alirken, "Ev sahibi nerede?" diye sordum. Sayko kaslarini catip "Ev sahibi mi?" diye sordu.
"Evet,ev sahibi. O.. sey..." Kekeleyerek sustum. Hala bazi seyleri hatirlayamiyordum.
"Bir ev sahibi mi var?" dedi Sayko. Kafasi karismis bir halde bana bakiyordu.
"Evet. Caylarimiz... Uc bardak vardi.."
Sayko'nun bos bos baktigini gorunce onun da benim gibi birseyleri hatirlamadigini anladim. Birden icim buyuk bir korkuyla doldu. Asil sorunumuz buydu: Bir suru seyi hatirlamiyorduk. İkimizde!
Dehsete dustugumu goren Sayko, "Akik, sakin ol. Sorunlari teker teker ele alalim," dedi.
"Bize ne oldu, Sayko? Neden ikimizinde hafizasinda eksiklikler var. Birseyler ters gidiyor."
"AKİK!" dedi Sayko yuksek sesle, "Once onumuzdeki sorunu cozelim. Bu cinleri nasil yok edicez"
Aklim dagilmisti. Neden hatirlayamiyorum? "Bir plan yapmaliyiz" diye mirildandim.
"Super! Hadi plan yapalim!"
Bos bos Sayko'ya baktim. Onu da unutucak miyim? Beni kendime getiren cinlerin sarstigi kapi oldu. Tiz ciyaklamalarina cigliklar eklenmisti. "Pekala," dedim derin bir nefes alarak. Kapiya korkulu bir bakis attim. Sayko hakliydi. Once cinlerden kurtulmaliydik.
"Bir oda dolusu cini nasil öldürürsün?" diye sordu.
"Aslinda öldürmek zor degil. Silahlarla öldürülebiliyorlar. Asil sorun cok kalabalik olmalarinda.."
Sayko kirli sakalini sivazlayarak dalgin dalgin, "Ya ates?" diye sordu.
"Ates mi?" dedim sasirarak.
Kapi ardimizda tekrardan sarsildi. Cinlerin sabri tukeniyordu. Tahta bir kapi o kalabaliga ne kadar dayanabilirdi?
"Ates onlari yakar mi?" diye tekrarladi.
"Evet. Ama o buyuklukte yangini nasil cikarabiliriz ki?"
Sayko siritarak cebinden bir cakmak cikardi. Sigara ictigini unutmustum. Unutmak! Tamam, once cinleri yok etmeliyiz.
"Bakalim bir yerlerde icki sisesi bulabilir miyiz?" dedim.
"İcki mi?" dedi Sayko. Saatine bakarak ekledi. "Sarhos olmak icin erken bir saat degil mi? Henuz gece yarisi olmadi bile."
Gozlerimi devirdim. "Alkol yanar, Sayko. Bize buyuk bir yangin lazim." Sarsilan kapiya bakip yutkundum. "Acele edelim. Kapi uzun sure dayanmaz."
Oda oda dolanip icki sisesi aramaya basladik. Etrafi dagittim ama bir sise limon kolanyasi disinda birsey bulamadim. Eski adamlar neden bu kadar ıncık cıncıkla evlerini dolduruyordu ki? Asil zulayi Sayko buldu. Bana uzatirken, "Uc sise Jack Daniels, Absinthe, ve dort buyuk Rakı.. Adam damak tadini biliyormus" dedi siritarak.
"Ögk, rakı. Her yer anason kokucak simdi." dedim burnumu tikayarak. Sayko inadima ilk olarak rakilari acti. Yere ve kapiya boca ederken koku burun deliklerime doldu. Yuzumu burustursam da ona yardim ettim. Tam ikinci sise bittiginde kapi menteselerinden sarsildi. Korkuyla oraya baktim. "Daha fazla dayanmaz!" dedim. Neyse ki Sayko bana hak verdi. Dalga gecmeyi birakip, "Kacsak iyi olacak," dedi.
"Yukari!" dedim.
"Ucabildiklerini biliyorsun, degil mi?"
"Daha iyi bir fikrin var mi?"
Omuz silkti. "Plan plandir." Elime iki sise Absinthe alip yukari kosmaya basladim. Sayko bir sise Jack Daniels ve topuzuyla beni takip etti.
Merdivenler sonsuza uzaniyor gibiydi. Sayko ickiyi bosaltip siseyi yere atti. Ben asiri adrenalinden hizli kosabiliyordum. Ama Sayko, topuz agirlik yaptigi icin, geride kalmisti.
Asagidan, derinlerden gurultulubir kirilma sesi geldi. Cinler serbest kalmisti.
"Cabuk!" diye bagirdim. Bir siseyi acip merdivenlere boca ederek yukari kosmaya devam ettim. Sayko'nun bize yetisen cinlere topuzuyla saldirdigini gordum. Tek elimle tabancami sabitleyip merdiven bpslugundan ucarak gelmeye calisan birkac tanesini vurdum. Sayko bir yaratigin kanadini parcalayip digerinin kafasini dumduz ettikten sonra kosmaya devam etti. Birkac el daha ates ederek ona yol actim. Biten şarjörü yenisiyle degistirdim. Sayko bir an duraksadi. Topuzuyla havadaki cinlerden birini dev cama gonderdi. Cam paramparca oldu.
"Atisi gordun mu? 100 puanlik vurustu!" diye bagirdi.
Niye Sayko onlari hepten serbest biraktigini anlamiyordu ki? Niye?! Niye?!
Neyse ki disari cikmaya calismadilar. Belli ki yakimlarda insan yoktu. Yoksa cekip giderlerdi. Ama anlasilan ilk hedefleri bizdik. En ust kattaki sahanliga varinca durdum ve elimdeki ikinci sise Absinthe'i asagiya attim. "Hadi Sayko!"
Sayko topuzu daha fazla tasiyamayacagini anlayinca onu yere birakip yukari kosmaya basladi. En buyuk hatasi bu olmustu.
Cinlerden birkac tanesi birden Sayko'yu yakalayip asagiya savurdu. Sayko korkuluklara tutunmayi basardi ama yukari cikamiyordu. Birkac el ates ettim. Yeterli olmadi. Bu uzakliktan Sayko'yu vurabilirdim.
Sayko'nun bacaklarini korkuluklara yaslayip cebinden tabancasini cektigini gordum. Tabancasi vardi! Lanet olsun sana Sayko! Cinlere ates edip merdivenleri tekrardan cikmayi basardi.
O yukari cikana kadar son kursunlarim da bitti. Artik cinleri yavaslaticak birsey kalmamisti. Sayko yanina varinca silahini yeniden cebine koydu ve cakmagini cikardi.
Cakmagini asagiya atti. Yere doktugumuz alkol alev alinca merdivenlerden yukariya alevler yukseldi.
Ölen arkadasim coktan gomulmus olmaliydi. Acaba yakildi mi? Hristiyanlarin adetleri farkliydi. Nerede oldugunu bilmiyordum. Koc sendeleyerek yerine oturdu. Telefondaydi.
"...Neredesiniz? Giresun yakinlarinda.. Nelerle? Ahser olmasin o? Evet evet, kucuk cinler. Cami mi patlattin? Nerden buldun topuzu? Tarihi bir bina orasi, umarim baska hasar yoktur... Ne? Yaktiniz mi? İcki mi? Tamam Sayko vazgectim telefonu Akik'e geri ver!"
Telastan muziplige; meraktan sinirlilige gecen ruh hali beni her zamanki kadar sasirtmisti.
"Akik? İstanbuldayim. Sayko ile hemen buraya gelin!... Evet, gelmenizi istiyorum." Telefonu kapatti. Emir veren Koc.
"Neredeymisler?" diye sordum.
"Cehennem evinde."
"Cehennem evi?"
Derin bir nefes alip, "Bu adi 2030larda aldigi tahmin ediliyor." dedi. Cayini sehpadan alip ona geri uzattim. "Anadolu Bolgelere ayrilmak uzereydi. Buranin sahipleri cok guclu insanlardi. Kisacasi hedef tahtasi gibiydiler. Eve gelen aile uyeleri tum korumalara ragmen ortadan kaybolmaya basladilar. Geceleri bodrum katindan cigliklar geldigi soylentileri cikti. Bu gunku teknolojiyle tum bunlarin soylenti oldugunu soyleyebilirim."
"Yani kimse kaybolmamis mi?"
"Kaybolanlar olmus. Daha cok kacirilma durumlari. Dedigim gibi; guclu bir ailenin dusmanlari fazla olur. Belli ki hizmetciler tarafindan kacirilmislar. Eski sesler hala dinleniliyor. Evet, odalarin pek cogunda ciglik sesleri mevcut. Ancak bunun sebebi ailenin karsit dusuncedeki insanlara uyguladigi/uygulattigi iskenceler.."
"Yaratik yokmuymus?"
"Ahser'ler varmis... Simdi, onu buldun mu? Nerede?"
Huzursuzca kipirdandim. "Bolgeyi iyice arastirdim. Birkac bina ve bir Akil hastanesi vardi. Şey.. Yani hastane denilemez. Bakim evi. Agir hastalar icin."
"Biliyorum. Orada zaten."
Saskinlikla suratina baktim. "Orada oldugunu soyleseydin bosuna vakit kaybetmezdim. Simdi gidip orayi.."
Koc devamini dinlemedi. Tekrar telefonunu alip bi numarayi aradi. Telefon ikinci calista acildi.
"Alo? Ben Koc. Bana bir deliyi bulabilir misin?"
_________________________









